DEDE KORKUT HİKAYELERİ'NDE ŞAMANİZM

ana sayfaya dön

Şamanist Ögeler ve Şamanizm:

Türkler yaşam tarzları gereği günlük hayatlarında bazı kişilerle iletişime geçerek onlara danışmış ve destek almışlardır. Topluma dinginlik veren bu kişiler zaman zaman yöneticilere de rehber olmuşlardır. Türklerin destanlarından kitabelerine kadar birçok eserlerinde bilge de diyeceğimiz bu kişilerin varlığını tespit ediyoruz. Türklerde, zaman zaman Gök Tanrı inancı olarak adlandırılsa da hemen hemen her dönemde bir dinden çok yaşayış biçimi, din ”olgusu” olan Şamanizm’e rastlanmıştır. Dede Korkut Hikayeleri de Şamanist ögeler içeren önemli eserlerden biridir.

Çağdaş Türk dünyasında ve hatta Müslüman Türkler arasında da Şamanizm hala sürmektedir. Ölünün arkasından kırkının okutulması, cenazelerde yemek dağıtılması, ağaçlara çeşitli bez parçaları bağlanarak dilekler dilenmesi gibi Türklerin hayatına yerleşen bazı rutinler, Şamanizm temellidir.

Dede Korkut’un yaşadığı dönem tartışmalı olsa da genelde Oğuz ve Kıpçakların İslamiyet’le tanışmadıkları döneme yani MS 8. Yüzyıla rastlar. Dede Korkut’un yaşadığı dönem ile eserin yazıya geçirildiği tarih arasında uzun yüzyıllar vardır. Bu süreçte Türkler İslam dinini kabul etmişlerdir. Buna rağmen Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyelerde İslami ögeler zikredilse de eski Türk inançlarının baskın bir şekilde yer aldığı dikkatten kaçmamaktadır. Dede Korkut Destanlarında Kam kavramı başta olmak üzere Tanrı kültü, dağ kültü, ağaç kültü, su kültü ve atalar kültü gibi pek çok Şamanist unsura rastlanır.

1. Kam ve Dede Korkut:

Ural Altay ırkından gelen bazı kavimler-Türkler, Moğollar, Tonguzlar- eski zamanlarda Şamanizm dinini benimsemişlerdir. Türklerde, İslamiyet’in kabulünden sonra da oyunlar ve yazılı eserler gibi bazı kültürel ögelerde Şamanist unsurlara rastlanır.

Türk Şamaniliği, en iyi şekilde Altay Türklerinde muhafaza olmuştur, esaslarına en kapsamlı şekilde Altay Türklerinde rastlanır. Altay Türklerine göre kainat birçok tabakadan oluşmaktadır. Bunlar “Nur Alemi (Yukarı Alem), Karanlık Alem(Aşağı Alem) ve insanların yaşadığı yer olan Arz adında temel katmanlardan oluşur. Nur Alemi, iyilik ve güzelliği temsil ederken ve merhametli bir tanrıya sahipken; Karanlık Alem bunun tam tersidir. İnsanların genelde kötülüğünü isteyen ve karanlığı temsil eden bir tanrısı vardır. Bu göksel ve karanlık tanrılarla insanlar doğrudan doğruya iletişim kurmazlar. Tanrılara müracaat için bir aracı lazımdır. O aracı da “Kam(Şaman Rahibi)”dir. Şaman inancına göre dinin bütün esrarını, ilahların hayatını, isimleri, şecereleri yalnız “Kam” bilir. Dede Korkut da tüm bu “Kam” özelliklerini kendinde barındırır. İnsanların bilgisine ve sözüne güvendiği, halka nasihatler veren bir kişidir. Doğumda, düğünde, hatalıkta, ölümde halk Dede Korkut’u yanında istemiştir. Dede korkut Şaman inancında Kam’ın üstlendiği ad verme, tedavi etme ve dua etme görevlerini yerine getirmektedir. Oğuz beyleri de sevinçlerini ve hüzünlerini Dede Korkut ile paylaşmışlar, beylikleriyle ilgili karar alma süreçlerinde Dede Korkut’a danışmışlardır.

Eserin Mukkadime kısmında Dede Korkut, Kam özellikleriyle şu kısımlarda betimlenmiştir: “Resûl Aleyhisselam zamanına yakın Bayat Boyu’ndan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. Oğuz’un ol kişi tamam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Türlü haber söylerdi. Hak Teâla onun gönlüne ilham ederdi. “

“Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi.”

2. Ad Verme:

Şaman inancına göre erkek çocukları isimlerini, sergiledikleri kahramanlıklar sonucu hak ederek alırlar ve çocuğa verilen adın onun kaderini belirleyeceği düşünülür. Çocuklara isimlerini dua okuyarak veren “Kam”, hikayelerde karşımıza Dede Korkut olarak çıkar. Şaman inancının temel törenlerinden biri olan bu isim verme töreninden kitapta “Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı ” ve “Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı”nda bahsedilir. “Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı”nda Dirse Han’ın oğlu boğayı devirip başını kesince Oğuz beyleri çocuğa isim vermesi için Dede Korkut’a gider. Dede Korkut da çocuğa kahramanlığını hatırlatacak şekilde “Boğaç” adını verir, iyi dileklerini içeren duasında ona beylik verilmesini söyler.

3. Tanrı Kültü:

Orta Asya Türkleri’nde hakana yönetme yetkisi tanrı tarafından verilen kut ile geçer. Kut veren, yurt veren, savaşta kazandıran, milleti belalardan azat eden ve daha pek çok iyilikte bulunan Tanrı’dır. Türkler arasında Tanrı kelimesi eski çağlardan itibaren kullanılmaktadır. Dede Korkut Kitabı’nda hem Allah hem de Tanrı ifadeleri yer alır. Bu durumun hikayelerin yazıya çok ileriki bir dönemde, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra geçirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Dede Korkut Hikayeleri’nde Tanrı kültünü yansıtan, Tanrıya verilen önemi ifade eden bazı kısımlar ise şöyledir:

“Padişahlar Tanrı’nın gölgesidir, padişahına asi olanın işi rast gelmez.”

“Allah Allah demeyince işler düzelmez, kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez.”

Ayrıca her kikayenin sonunda edilen dualar da Tanrı’ya bir sesleniş taşır. “Âmin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün.”Denilerek kişiye hayır duası edilir.

Dede Korkut Hikayeleri’ndeki Tanrı, Şamanik özellikler taşır. Dede Korkut Hikayeleri’nde Tanrı’nın göksel bir varlık olarak betimlenmesi, Dede Korkut’un Tanrı ile iletişimi, Tanrı’nın yardımı ile kazanılan zaferler ve Tanrı sayesinde edinilen beylik hakkı gibi birçok şamanlık ile bağlantılı anlayış vardır. “Hak Teâla onun gönlüne ilham ederdi.”, “Cümle âlemleri yaradan Allah Tanrı görklü” gibi ifadeler Tanrı’nın Şamanik özellikleriyle verildiği bazı örneklerdir.

Tanrı’nın gökte tasviri en belirgin şekilde “Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı”nda geçmektedir. Kam Püre Bey bir çocuğu, kardeşi, mirasçısı olmamasından üzüntü duymaktadır. Bunun üzerine Oğuz beyleri bir oğlu olmasını isteyen Pay Püre için yüzlerini göğe tutarak ve ellerini göğe çevirerek, gökteki tanrılarına dua etmişlerdir.

4. Dağ, Su ve Ağaç Kültü:

Türklerde hemen hemen her dönemde ağaçtan türediklerine inanış hakim olmuştur. Bunun en güzel örneklerine Uygurların Türeyiş Destanı’nda rastlanır. Dede Korkut’ da da ağaca verilen önem ve ağaçtan geldiğine inanış örnekleri yer almaktadır.

“Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Destan” da Uruz’un ağaçla yaptığı

“Ağaç ağaç der isem sana üzülme ağaç,

Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç,

Musa Kelimin asası ağaç,

Büyük büyük suların köprüsü ağaç,

Kara kara denizlerin gemisi ağaç,

Erlerin şahı Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç,

…”

şeklindeki konuşma ve “Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Destan” da Tepegöz’ ün Basat’a babasının kim olduğunu sorması sonucu başat’ın verdiği

“Babamın adını sorar olsan kaba ağaç

Anamın adını dersen kükremiş aslan

Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basat’tır.”

şeklindeki cevap bu örneklerin başlıcalarıdır.

Şamanizm’e göre dağ, su, ağaç başta olmak üzere doğa kutsaldır ve her şeyin şifasıdır. Her hikayenin sonunda edilen dualarda ortak olarak “Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın.” İfadeleri yer alır. Hemen hemen her duanın bu ifadelerle başlaması Dede Korkut Hikayeleri’nin Şamanist ögeler içerdiğine güzel bir kanıttır.

5. Hayvan Sembolleri:

Şamanizm’e göre hayvanlar bireye yol gösteren yardımcı ruhlardır. Kam ise özellikle ayinlerde hayvan motifli kostümler giyer. Manyak denilen bu kostümün omuzlarında puhu kuşu, baykuş ve kartal gibi kuş tüylerinden oluşturulan iki demet vardır. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı’nda geçen “Omuzu kuşlu cübbe elbise ver bu oğlana, giyer olsun hünerlidir.” ifadesi bu gelenekten kaynaklanmaktadır.

Ayrıca Türkler tarih boyunca at ve çeşitli binek hayvanları başta olmak üzere beraber yaşadıkları hayvanlarına oldukça değer vermişlerdir. Dede Korkut Hikayeleri’nde de hayvanlarla ortak yaşama değinilmekte, “at, geyik, kaz, deve, koyun, koç, keçi, şahin, kurt, köpek, kartal, yılan, doğan, aslan, boğa, kuğu kuşları” gibi hayvanların sürekli bahsi geçmektedir.

6. Sayı Sembolleri:

Türklerin mitolojisinde ve eski inançlarında sık sık kullandıkları üç, yedi, dokuz ve kırk sayıları Şaman inancının bir ürünüdür. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bile bu sayılar kültürdeki yerini korumayı başarmıştır. Bu sayılar Dede Korkut Hikayeleri’nde de sayı içeren hemen hemen her kısımda yer alırlar. Bunların en belirgini kırk sayısıdır. Başta çoğu hikayede karşımıza çıkan “kırk yiğit” ifadesi olmak üzere “kırk namerd, kırk ince kız, kırk günde yara iyileşmesi, kırk yoldaş, kırk cübbe, kırk kul, kırk cariye, kırk gün, kırk arkadaş” vb. pek çok ifadede kırk sayısı tekrarlanmaktadır.

Bu sayıların bir diğer önemli olanı ve çok tekrarlananı ise yedi sayısıdır. Yedi sayısının en belirgin ve yoğun şekilde kullanıldığı metin Dede Korkut Hikayelerinin bulunan son nüshasında yer alan “ Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi Destanı”nda geçmektedir. Bu hikayenin adı bile kendi başına bir örnek teşkil etmekte olup; ”Yedi günden sonra etrafıma baktım, yedi kâfir kılıcım karşısında vuruşmaya girişmeyince…”, “ Yedi yerde koyu koyu tütüp çıkan duman gördü.”, “ Yedi yer evreni bir ejderhaya rastgeldi. Yedi yerde meşale gibi yanan o ejderhanın gözleriymiş.” ,“Yedi gün, yedi gece burada Padişah’ı konuk etti.” gibi ifadeler yedi sayısının tekrarına örnektir.

7. Renk Sembolleri:

Şamanizm’de ak renk ululuk, adalet, güçlülük manalarına gelmiştir. İyilik anlamına gelen ak renk Şamanizm’de iyilik tanrısı Ülgen’i ifade etmek için de kullanılmaktadır. Dede Korkut’da da ak renk iyiliği, güzel olan değerleri ifade etmek amacıyla, daha çok yüce ve bilgeli gibi anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır. Dede Korkut Destanları’nda beylerin ak otağda oturmaları ak rengin yücelik anlamında kullanımına örnektir. Aynı zamanda “Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı”nda “Ak sakallı Dede Korkut’tan öğüt aldım.” denilerek ak sakalın bilge ve gün görmüş anlamına işaret edilir.

Şamanizm’de kara renk yeraltında yaşayan kötülük tanrısı Erlik’i simgeler ve kötülük, kötü şans, taliksizlik, keder gibi anlamlar taşır. Hikayelerde kara sözcüğünün sıklıkla kullanıldığı görülmektedir: “kara otağ, kara dağ, kara eşek, kara koç, kara çelik, kara evler” gibi. Dirse Han çocuksuz olmasından dolayı kara otağa oturtulmuş, önüne kara koyun yahnisi konmuştur. Kam Püre’nin oğlu Bamsı Beyrek’de, Beyrek’in düşman tarafından esir alınması sonrası yakınlarının üzüntüsü kara renk ile tasvir edilmiştir. Beyrek’in yavuklusu, kardeşleri ve diğer yakınları “Ak çıkarıp kara giydiler.” şeklinde anlatılmışlardır.

8. Rüya:

Rüyaların gelecek hakkında bilgi vereceği düşüncesi Şamanizm’de yer almaktadır. Kamların ruhlarla iletişiminin de rüya (ilham) aracılığıyla sağlandığına inanılmıştır. “Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Destanı”nda önce “Gece yatarken Karacık Çoban kara kaygılı rüya gördü.” Daha sonra da “Ulaş oğlu Salur Kazan kara kaygılı rüya gördü.” Şeklinde başlayan kısımlarda kahramanlar başlarına gelecek felaketleri rüyalar aracılığıyla öğrenmişlerdir. Ayrıca “kara kaygılı rüya” kavramı Şamanizm’de kötü ruhlarla açıklanan, Dede Korkut Hikayeleri’nde ise felaketlerin habercisi olma görevi üstlenen bir olgudur.

9. Kurban:

Şamanizm’e göre insanlar; başlarına gelecek hastalık, felaket ve birçok olumsuzluğa karşı Tanrı Erlik ya da şükran ve iyi dilek dilemek amacıyla Tanrı Ülgen içi kurban keserler. Dede Korkut Hikayeleri’nde gerek dilek dilemek gerek şükür amaçlı kurban kesildiği görülür. “Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı Destanı”nda Kan Turalı’nın Selcen Hatun ile düşmanlardan kurtulmalarını Kan Turalı’nın babası Kanglı Koca şükürle karşılamıştır. Şükür amaçlı kestirdiği kurban ise şu sözlerle anlatılır: “Babası oğlancığını gördü, Allah’a şükürler eyledi. Oğlu ile, gelini ile Kanglı Koca Oğuz’a girdi. Yeşil, alaca, güzel çimene çadır dikti. Attan aygır,deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi.”